-
1 çok
çok <- ğu> adj viel, viele; adv viel; viel-, multi-; sehr schön usw; durchaus; lange warten, arbeiten;-den (daha) çok mehr als;daha çok var mı? ist es noch weit?;çok çok höchstens;çok defa(lar) (a çok kere, çok sefer) (sehr) oft; meistens;çok geçmeden kurz darauf, bald danach;çok gelmek zu viel sein ( oder werden); zu viel scheinen;çok görme Missgunst f;çok görmek (-i –e) etwas (A) als überflüssig für jemanden erachten; jemandem etwas missgönnen; viel durchmachen;çok heceli GR mehrsilbig;çok olmak fig zu weit gehen, keine Grenzen kennen;çok şey! erstaunlich!, fam ein dolles Stück;az çok mehr oder weniger;en çok höchstens; meistens;pek çok sehr viel; -
2 daha
1) noch; ( şimdiye kadar) bis jetzt\daha da kötüsü schlimmer noch\daha erken es ist noch früh\daha neler var? was gibt es noch?\daha sürecek mi? dauert es noch lange?bir hafta/saat \daha noch eine Woche/Stunde, eine weitere Woche/Stunde2) alsgöründüğünden \daha gençtir er ist jünger als er aussieht3) \daha az weniger\daha çok mehr\daha fazla noch mehr\daha doğrusu richtiger ist, genauer gesagt, beziehungsweise\daha erken/geç früher/später\daha erken olmaz früher geht's nicht\daha güzel schöner\daha iyi besserbugün \daha (da) iyiyim heute geht es mir (noch) besser4) erst\daha dün kendisiyle konuştum erst gestern sprach ich mit ihm\daha düşünmek weiter überlegen6) sekiz bir \daha dokuz eder acht und eins macht neun -
3 daha
daha noch; immer noch; MATH plus, und;daha gelmedi er/sie ist noch nicht gekommen;siz daha burada mısınız? sind Sie noch hier?;Komparativ: -den daha az weniger als;daha çok mehr;daha fazla noch mehr;daha iyi besser;daha iyi ya! umso besser!;daha olmazsa schlimmstenfalls;daha sonra später;daha da zor noch schwerer;daha neler na, so was!; was nicht alles;dahası mı? noch mehr?, genügt das?;dahası var das ist noch nicht alles -
4 çok
1) viel(e)\çok parası var er hat viel Geld2) (-den \çok) mehrgereğinden \çok mehr als nötig [o erforderlich]3) (\çok kültürlü) multi-II adv1) vielbu, nispeten \çok das ist vergleichsweise vielo, benden \çok daha iyi er ist viel besser als ich2) sehrbu \çok güzel das ist sehr schönyeni işinde \çok güçlük çekiyor er hat große Schwierigkeiten bei seiner neuen Arbeit3) großbir şeye \çok değer vermek großen Wert auf etw legen\çok moda olmak groß in Mode sein4) \çok yaşa! Gesundheit!5) lange\çok sürmez es dauert nicht lange -
5 artık
\artık param kalmadı mehr Geld habe ich nicht1) ( olumsuz cümlelerde) (nun)... mehr\artık çocuk değildir er/sie ist (nun) kein Kind mehr\artık gelmez er/sie kommt nicht mehr\artık param kalmadı ich habe kein Geld mehr\artık yeter ama! nun ist aber genug!, nun reicht's aber!gel \artık! komm schon!açık konuşma zamanı \artık gelmişti die Zeit war nun gekommen, offen zu redenbu hikâyeyi \artık yüzüncü defa dinliyorum diese Geschichte höre ich bereits [o schon] zum hundertsten Maluyan \artık be! ( fam) wach doch endlich auf! -
6 fazla
I s Überschuss mher şeyin \fazlası sağlığa zararlıdır allzu viel ist ungesundII adjelli yıldan \fazla (seit) mehr als fünfzig Jahrenyeterinden \fazla mehr als genug2) ( artmış olan) übrig, überflüssig; (\fazla kilolu) über-\fazla ekmeğiniz var mı? haben Sie noch Brot übrig?1) allzu, zu\fazla sürdü es dauerte allzu lange\fazla sürmedi es dauerte nicht allzu lange\fazla uzaklaşmış olamaz er kann sich nicht allzu weit entfernt habenböyle bir şeyi yapmak için \fazla dürüsttür er ist zu aufrichtig, als dass er so etwas tun könnte2) \fazla olmak zu weit gehenartık sen \fazla oldun nun bist du zu weit gegangenrakıyı \fazla kaçırmak ( fam) zu viel Raki trinken -
7 az
az adj gering; wenig;az az ein bisschen; nach und nach;az buçuk leidlich, einigermaßen;az bulunur selten, spärlich;az buz (şey) değil das ist keine Kleinigkeit;az çok mehr oder weniger;az çok dememek mit dem Vorhandenen vorlieb nehmen;az daha fast, beinahe;az değil scherzh (du bist mir) gerade der Richtige!;az maz mehr oder weniger;az önce kurz vorher, zuvor;az sonra kurz danach, gleich;az söylemek untertreiben;az zamanda, az zaman içinde in kurzer Zeit;daha az weniger, geringer;en az, en azından mindestens; nicht weniger als -
8 sürmek
I vt1) ( araba) fahren2) ( gütmek) treibenhayvanları meraya \sürmek das Vieh auf die Weide treibentopu \sürmek den Ball treibenelini bir şeye \sürmek etw mit der Hand berühren [o anfassen]topu \sürmek den Ball führen5) ( harç) auftragenbir şeye yağ \sürmek etw mit Fett einschmierenekmeğe tereyağı \sürmek das Brot mit Butter bestreichenyaraya merhem \sürmek eine Wunde mit Salbe einreiben, Salbe auf die Wunde auftragen6) ( piyasaya) in Umlauf bringenpiyasaya sahte para \sürmek Falschgeld in Umlauf bringen7) ( nefyetmek) verbannen, deportieren8) agr pflügenII vi1) dauernçok sürmez es dauert nicht lange( artık) fazla sürmez es dauert nicht (mehr) langeuzun \sürmek lange dauernbu, aylarca/günlerce/yıllarca sürebilir das kann monatelang/tagelang/jahrelang dauerndaha sürecek mi? dauert es noch lange?daha ne kadar sürecek? wie lange dauert es noch?fazla sürmedi es dauerte nicht langegelmesi çok sürdü es dauerte lange, bis er kam2) ( otlar) treiben -
9 bir
I s1) Eins f\bir olmak sich zusammentun, sich verbünden2) iki/üç/dört günde \bir jeden zweiten/dritten/vierten TagII adj\bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek ( fam) lügen, dass sich die Balken biegen\bir çırpıda ( fam) auf einen Hieb, auf Anhieb, im Handumdrehen\bir el \bir eli yıkar, iki el \bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die andere\bir gecelik für eine Nacht\bir musibet bin nasihatten yeğdir ( prov) durch Schaden wird man klugo benim \bir tanem sie [o er] ist mein Ein und Alles2) \bir şey etwas\bir şey değil! nichts zu danken!, keine Ursache!, macht nichts!\bir şey söylemeden ohne etwas zu sagenbu bambaşka \bir şey das ist etwas ganz anderes3) \bir akşam/gün/sabah eines Abends/Tages/Morgensgünün \birinde eines Tagessaat \bir es ist ein Uhr4) \bir yanda(n) ..., \bir yanda(n) ... einerseits..., andererseits...\bir yanda(n) merak ediyorum, \bir yanda(n) korkuyorum einerseits bin ich neugierig, andererseits habe ich Angst davor5) ( herhangi) irgend\bir yerde irgendwodün çantamı \bir yere koydum gestern habe ich meine Tasche irgendwohin gestellt\bir deri bir kemik olmak ( fam) nur Haut und Knochen seinbunu \bir sen yapabilirsin nur du kannst das tun2) ( fam) malkafanı \bir işletsene! denk doch mal scharf nach!3) einmal\bir daha ( bir kez daha) noch einmal; ( olumsuz cümlede) nicht mehr\bir varmış, \bir yokmuş lit ( masallarda) es war einmal, es war keinmal\bir yağmur yağdı, \bir güneş açtı einmal regnete es, einmal schien die Sonne4) \bir aşağı \bir yukarı gezinmek/gitmek auf und ab schlendern/gehen\bir zamanlar einstmalsyerle \bir etmek dem Erdboden gleichmachen -
10 fazla
1. subst Überschuss m; Rest m2. adj überflüssig, Über-; (viel) mehr (-den als), größer (-den als); noch mehr; zu viel; zu weit; übrig haben;fazla ağırlık <- ğı> Übergewicht n; Ballast m;fazla bagaj Übergepäck n;fazla çalışma (süresi) Überstunden f/pl;fazla değer Mehrwert m;fazla gelmek sich als überflüssig erweisen;fazla gitmek zu weit gehen;fazla olarak darüberhinaus;daha fazla noch mehr; meistens;en fazla am meisten, meistens; am liebsten;bundan fazla mehr + Verb;fazla besleme Überfütterung f;fazla doyurmak überfüttern; CHEM übersättigen;fazla kaçırmak zu viel trinken (oder fam saufen); sich überessen; zu viel reden;fazla olmak sich erübrigen; zu viel sein -
11 çıkış
çıkış siniş \çıkıştan çok daha zor oldu der Abstieg gestaltete sich weit schwieriger als der Aufstieg6) birine \çıkış vermek jdn entlassen -
12 iniş
iniş s1) Landung f\iniş yapmak landen, aufsetzen\inişe geçmek zur Landung ansetzenyumuşak \iniş eine weiche Landunguçak sert/yumuşak \iniş yaptı das Flugzeug setzte hart/weich auf2) Abstieg m\iniş çıkıştan çok daha zor oldu der Abstieg gestaltete sich weit schwieriger als der Aufstiegdağdan vadiye \iniş iki gün sürdü der Abstieg vom Berg hinab ins Tal dauerte zwei Tage -
13 kötü
1) ( iyi karşıtı) schlechtbu ( çok) \kötü bir alışkanlık das ist eine (sehr) schlechte Gewohnheit\kötü bir hastalık eine schlimme Krankheitdaha da \kötüsü schlimmer nochen \kötüsü das Schlimmste3) ( koku) übelbir şey \kötü kokuyor etw riecht übel\kötünün iyisi ( ehvenişer) das kleinere Übel4) böse(r, s)\kötü görünmek böse aussehenbirine \kötü bir oyun oynamak jdm einen bösen Streich spielenbunun sonu \kötü olacak das wird böse Folgen haben, es wird böse enden -
14 sıkışmak
vi1) ( zor bir durumda kalmak) in Bedrängnis geraten2) ( dar bir yerde) zusammenrückenbiraz daha sıkışırsak sığışırız wenn wir noch etwas zusammenrücken, werden wir hineinpassen5) ( çarpıntı duymak) Beklemmungen habengöğsü \sıkışmak Beklemmungen in der Brust haben
См. также в других словарях:
çok uluslu — sf. 1) İki veya daha çok ulusla ilgili olan (sanayi veya ticaret) 2) Çeşitli ulusların katılımıyla oluşturulan (ortaklık) Çok uluslu şirketler … Çağatay Osmanlı Sözlük
çok karılılık — is., ğı, top. b. Bir erkeğin yasalara uygun olarak aynı zamanda iki veya daha çok sayıda kadınla evli olabildiği evlilik biçimi, polijini … Çağatay Osmanlı Sözlük
bu abdestle daha çok namaz kılınır — bir tutum veya davranışın etkisi sürekli olur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
balcı kızı daha tatlı — güzel mal satan kimselerden alınan şeyler daha çok hoşa gider anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kavak, yaprağını tepeden dökerse kış çok olur — kavak ağacının yaprakları tepeden dökülmeye başlar, aşağıdakiler daha sonra dökülürse o yıl kış çetin olur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
az söyle, çok dinle — kişinin gereksiz konuşmaktansa az konuşması ve konuşulanları dinlemesi daha iyidir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
adam olana çok bile — layık olmadığı, hak etmediği hâlde kişinin beklentisi daha fazla olduğu durumlarda kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
EŞMEL — Daha şâmil. Çok şeyleri içine alan. Daha çok kaplamı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
AHMED — Daha çok hamdeden. * Çok övülmeğe ve medhedilmeğe lâyık. * Çok sevilen. Beğenilmiş. * Hz. Peygamber in (A.S.M.) bir ismi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
EGARR — Çok parlak ve kıymetli. Beyaz şey. * İşi güzel ve hatırlı olan kimse, aziz ve şerefli. (Müennesi daha çok müsta meldir: Şeriat ı Garrâ gibi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
EŞBEH — Daha çok benzeyen. Pek benzeyen … Yeni Lügat Türkçe Sözlük