Перевод: со всех языков на немецкий

с немецкого на все языки

(daha) çok

  • 1 çok

    çok <- ğu> adj viel, viele; adv viel; viel-, multi-; sehr schön usw; durchaus; lange warten, arbeiten;
    -den (daha) çok mehr als;
    daha çok var mı? ist es noch weit?;
    çok çok höchstens;
    çok defa(lar) (a çok kere, çok sefer) (sehr) oft; meistens;
    çok geçmeden kurz darauf, bald danach;
    çok gelmek zu viel sein ( oder werden); zu viel scheinen;
    çok görme Missgunst f;
    çok görmek (-i –e) etwas (A) als überflüssig für jemanden erachten; jemandem etwas missgönnen; viel durchmachen;
    çok heceli GR mehrsilbig;
    çok olmak fig zu weit gehen, keine Grenzen kennen;
    çok olmuş überreif; Tee zu stark;
    çok şey! erstaunlich!, fam ein dolles Stück;
    az çok mehr oder weniger;
    en çok höchstens; meistens;
    pek çok sehr viel;
    çoğumuz viele ( oder die meisten) von uns

    Türkçe-Almanca sözlük > çok

  • 2 daha

    1) noch; ( şimdiye kadar) bis jetzt
    \daha da kötüsü schlimmer noch
    \daha erken es ist noch früh
    \daha neler var? was gibt es noch?
    \daha sürecek mi? dauert es noch lange?
    bir hafta/saat \daha noch eine Woche/Stunde, eine weitere Woche/Stunde
    2) als
    göründüğünden \daha gençtir er ist jünger als er aussieht
    3) \daha az weniger
    \daha çok mehr
    \daha fazla noch mehr
    \daha doğrusu richtiger ist, genauer gesagt, beziehungsweise
    \daha erken/geç früher/später
    \daha erken olmaz früher geht's nicht
    \daha güzel schöner
    \daha iyi besser
    bugün \daha (da) iyiyim heute geht es mir (noch) besser
    4) erst
    \daha dün kendisiyle konuştum erst gestern sprach ich mit ihm
    5) ( bundan başka) außerdem; ( bunun dışında) darüber hinaus
    \daha düşünmek weiter überlegen
    6) sekiz bir \daha dokuz eder acht und eins macht neun

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > daha

  • 3 daha

    daha noch; immer noch; MATH plus, und;
    daha gelmedi er/sie ist noch nicht gekommen;
    siz daha burada mısınız? sind Sie noch hier?;
    Komparativ: -den daha az weniger als;
    daha çok mehr;
    daha fazla noch mehr;
    daha iyi besser;
    daha iyi ya! umso besser!;
    daha olmazsa schlimmstenfalls;
    daha sonra später;
    daha da zor noch schwerer;
    daha neler na, so was!; was nicht alles;
    dahası mı? noch mehr?, genügt das?;
    dahası var das ist noch nicht alles

    Türkçe-Almanca sözlük > daha

  • 4 çok

    I adj <- ğu>
    1) viel(e)
    \çok parası var er hat viel Geld
    2) (-den \çok) mehr
    gereğinden \çok mehr als nötig [o erforderlich]
    3) (\çok kültürlü) multi-
    II adv
    1) viel
    bu, nispeten \çok das ist vergleichsweise viel
    o, benden \çok daha iyi er ist viel besser als ich
    2) sehr
    bu \çok güzel das ist sehr schön
    yeni işinde \çok güçlük çekiyor er hat große Schwierigkeiten bei seiner neuen Arbeit
    3) groß
    bir şeye \çok değer vermek großen Wert auf etw legen
    \çok moda olmak groß in Mode sein
    4) \çok yaşa! Gesundheit!
    5) lange
    \çok sürmez es dauert nicht lange

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > çok

  • 5 artık

    I s <- ğı> Rest m
    II adj ( geriye kalan) übriggeblieben; ( daha çok, fazla) mehr
    \artık param kalmadı mehr Geld habe ich nicht
    1) ( olumsuz cümlelerde) (nun)... mehr
    \artık çocuk değildir er/sie ist (nun) kein Kind mehr
    \artık gelmez er/sie kommt nicht mehr
    \artık param kalmadı ich habe kein Geld mehr
    2) ( olumlu cümlelerde) schon, bereits; ( bundan sonra) nun, jetzt, nunmehr
    \artık yeter ama! nun ist aber genug!, nun reicht's aber!
    gel \artık! komm schon!
    açık konuşma zamanı \artık gelmişti die Zeit war nun gekommen, offen zu reden
    bu hikâyeyi \artık yüzüncü defa dinliyorum diese Geschichte höre ich bereits [o schon] zum hundertsten Mal
    uyan \artık be! ( fam) wach doch endlich auf!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > artık

  • 6 fazla

    I s Überschuss m
    her şeyin \fazlası sağlığa zararlıdır allzu viel ist ungesund
    II adj
    1) ( daha çok) mehr (- den als)
    elli yıldan \fazla (seit) mehr als fünfzig Jahren
    yeterinden \fazla mehr als genug
    2) ( artmış olan) übrig, überflüssig; (\fazla kilolu) über-
    \fazla ekmeğiniz var mı? haben Sie noch Brot übrig?
    1) allzu, zu
    \fazla sürdü es dauerte allzu lange
    \fazla sürmedi es dauerte nicht allzu lange
    \fazla uzaklaşmış olamaz er kann sich nicht allzu weit entfernt haben
    böyle bir şeyi yapmak için \fazla dürüsttür er ist zu aufrichtig, als dass er so etwas tun könnte
    2) \fazla olmak zu weit gehen
    artık sen \fazla oldun nun bist du zu weit gegangen
    rakıyı \fazla kaçırmak ( fam) zu viel Raki trinken

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > fazla

  • 7 az

    az adj gering; wenig;
    az az ein bisschen; nach und nach;
    az buçuk leidlich, einigermaßen;
    az bulunur selten, spärlich;
    -i az bulmak (oder görmek) unterschätzen; für zu wenig halten;
    az buz (şey) değil das ist keine Kleinigkeit;
    az çok mehr oder weniger;
    az çok dememek mit dem Vorhandenen vorlieb nehmen;
    az daha fast, beinahe;
    az değil scherzh (du bist mir) gerade der Richtige!;
    az kala (oder kalsın) fast, beinahe;
    az maz mehr oder weniger;
    az önce kurz vorher, zuvor;
    az sonra kurz danach, gleich;
    az söylemek untertreiben;
    az zamanda, az zaman içinde in kurzer Zeit;
    daha az weniger, geringer;
    en az, en azından mindestens; nicht weniger als

    Türkçe-Almanca sözlük > az

  • 8 sürmek

    sürmek <- er>
    I vt
    1) ( araba) fahren
    2) ( gütmek) treiben
    hayvanları meraya \sürmek das Vieh auf die Weide treiben
    topu \sürmek den Ball treiben
    elini bir şeye \sürmek etw mit der Hand berühren [o anfassen]
    4) ( hayat, top) führen
    topu \sürmek den Ball führen
    5) ( harç) auftragen
    bir şeye yağ \sürmek etw mit Fett einschmieren
    ekmeğe tereyağı \sürmek das Brot mit Butter bestreichen
    yaraya merhem \sürmek eine Wunde mit Salbe einreiben, Salbe auf die Wunde auftragen
    6) ( piyasaya) in Umlauf bringen
    piyasaya sahte para \sürmek Falschgeld in Umlauf bringen
    7) ( nefyetmek) verbannen, deportieren
    8) agr pflügen
    tarlayı ( pullukla) \sürmek den Acker pflügen
    II vi
    1) dauern
    çok sürmez es dauert nicht lange
    ( artık) fazla sürmez es dauert nicht (mehr) lange
    uzun \sürmek lange dauern
    bu, aylarca/günlerce/yıllarca sürebilir das kann monatelang/tagelang/jahrelang dauern
    daha sürecek mi? dauert es noch lange?
    daha ne kadar sürecek? wie lange dauert es noch?
    fazla sürmedi es dauerte nicht lange
    gelmesi çok sürdü es dauerte lange, bis er kam
    2) ( otlar) treiben

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > sürmek

  • 9 bir

    bir
    I s
    1) Eins f
    \bir olmak sich zusammentun, sich verbünden
    2) iki/üç/dört günde \bir jeden zweiten/dritten/vierten Tag
    II adj
    1) \bir araba eine Fuhre; ( fig) ( pek çok) eine Menge
    \bir ayağı çukurda olmak ( fig) o ( fam) mit einem Bein im Grab stehen
    \bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek ( fam) lügen, dass sich die Balken biegen
    \bir çırpıda ( fam) auf einen Hieb, auf Anhieb, im Handumdrehen
    \bir el \bir eli yıkar, iki el \bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die andere
    \bir elmanın yarısı o, yarısı bu ( fig) o ( fam) sich gleichen wie ein Ei dem anderen
    \bir gecelik für eine Nacht
    \bir musibet bin nasihatten yeğdir ( prov) durch Schaden wird man klug
    \bir taşla iki kuş vurmak ( fig) o ( fam) zwei Fliegen mit einer Klappe schlagen
    o benim \bir tanem sie [o er] ist mein Ein und Alles
    2) \bir şey etwas
    \bir şey değil! nichts zu danken!, keine Ursache!, macht nichts!
    \bir şey söylemeden ohne etwas zu sagen
    bu bambaşka \bir şey das ist etwas ganz anderes
    3) \bir akşam/gün/sabah eines Abends/Tages/Morgens
    günün \birinde eines Tages
    saat \bir es ist ein Uhr
    4) \bir yanda(n) ..., \bir yanda(n) ... einerseits..., andererseits...
    \bir yanda(n) merak ediyorum, \bir yanda(n) korkuyorum einerseits bin ich neugierig, andererseits habe ich Angst davor
    5) ( herhangi) irgend
    \bir yerde irgendwo
    dün çantamı \bir yere koydum gestern habe ich meine Tasche irgendwohin gestellt
    1) ( yalnız, ancak) nur
    \bir deri bir kemik olmak ( fam) nur Haut und Knochen sein
    bunu \bir sen yapabilirsin nur du kannst das tun
    2) ( fam) mal
    kafanı \bir işletsene! denk doch mal scharf nach!
    3) einmal
    \bir daha ( bir kez daha) noch einmal; ( olumsuz cümlede) nicht mehr
    \bir varmış, \bir yokmuş lit ( masallarda) es war einmal, es war keinmal
    \bir yağmur yağdı, \bir güneş açtı einmal regnete es, einmal schien die Sonne
    burada ( sakın) \bir daha görünmeyin! lassen Sie sich hier (bloß) nicht mehr blicken!
    4) \bir aşağı \bir yukarı gezinmek/gitmek auf und ab schlendern/gehen
    \bir zamanlar einstmals
    yerle \bir etmek dem Erdboden gleichmachen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bir

  • 10 fazla

    1. subst Überschuss m; Rest m
    2. adj überflüssig, Über-; (viel) mehr (-den als), größer (-den als); noch mehr; zu viel; zu weit; übrig haben;
    fazla ağırlık <- ğı> Übergewicht n; Ballast m;
    fazla bagaj Übergepäck n;
    fazla çalışma (süresi) Überstunden f/pl;
    fazla değer Mehrwert m;
    fazla gelmek sich als überflüssig erweisen;
    fazla gitmek zu weit gehen;
    fazla olarak darüberhinaus;
    daha fazla noch mehr; meistens;
    en fazla am meisten, meistens; am liebsten;
    pek (oder çok) fazla sehr viel; zu viel;
    bundan fazla mehr + Verb;
    fazla besleme Überfütterung f;
    fazla doyurmak überfüttern; CHEM übersättigen;
    fazla kaçırmak zu viel trinken (oder fam saufen); sich überessen; zu viel reden;
    fazla olmak sich erübrigen; zu viel sein

    Türkçe-Almanca sözlük > fazla

  • 11 çıkış

    1) Austritt m; ( taşıtlar için) Ausfahrt f; ( insanlar için) Ausgang m
    2) schule, theat Abgang m
    3) sport ( start) Start m
    4) ( yurt dışına) Ausreise f
    5) ( yokuş) Aufstieg m
    iniş \çıkıştan çok daha zor oldu der Abstieg gestaltete sich weit schwieriger als der Aufstieg
    6) birine \çıkış vermek jdn entlassen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > çıkış

  • 12 iniş

    iniş s
    1) Landung f
    \iniş yapmak landen, aufsetzen
    \inişe geçmek zur Landung ansetzen
    yumuşak \iniş eine weiche Landung
    uçak sert/yumuşak \iniş yaptı das Flugzeug setzte hart/weich auf
    2) Abstieg m
    \iniş çıkıştan çok daha zor oldu der Abstieg gestaltete sich weit schwieriger als der Aufstieg
    dağdan vadiye \iniş iki gün sürdü der Abstieg vom Berg hinab ins Tal dauerte zwei Tage

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > iniş

  • 13 kötü

    1) ( iyi karşıtı) schlecht
    bu ( çok) \kötü bir alışkanlık das ist eine (sehr) schlechte Gewohnheit
    2) ( zararlı, tehlikeli) schlimm
    \kötü bir hastalık eine schlimme Krankheit
    daha da \kötüsü schlimmer noch
    en \kötüsü das Schlimmste
    3) ( koku) übel
    bir şey \kötü kokuyor etw riecht übel
    \kötünün iyisi ( ehvenişer) das kleinere Übel
    4) böse(r, s)
    \kötü görünmek böse aussehen
    birine \kötü bir oyun oynamak jdm einen bösen Streich spielen
    bunun sonu \kötü olacak das wird böse Folgen haben, es wird böse enden

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kötü

  • 14 sıkışmak

    vi
    1) ( zor bir durumda kalmak) in Bedrängnis geraten
    2) ( dar bir yerde) zusammenrücken
    biraz daha sıkışırsak sığışırız wenn wir noch etwas zusammenrücken, werden wir hineinpassen
    3) phys ( basınç odasında gazlar) sich verdichten
    4) ( fam) ( tuvalet ihtiyacı gelmek) müssen, Stuhldrang haben
    ( çok fena) sıkıştım ich muss mal (dringend)
    5) ( çarpıntı duymak) Beklemmungen haben
    göğsü \sıkışmak Beklemmungen in der Brust haben

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > sıkışmak

См. также в других словарях:

  • çok uluslu — sf. 1) İki veya daha çok ulusla ilgili olan (sanayi veya ticaret) 2) Çeşitli ulusların katılımıyla oluşturulan (ortaklık) Çok uluslu şirketler …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çok karılılık — is., ğı, top. b. Bir erkeğin yasalara uygun olarak aynı zamanda iki veya daha çok sayıda kadınla evli olabildiği evlilik biçimi, polijini …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bu abdestle daha çok namaz kılınır — bir tutum veya davranışın etkisi sürekli olur anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • balcı kızı daha tatlı — güzel mal satan kimselerden alınan şeyler daha çok hoşa gider anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kavak, yaprağını tepeden dökerse kış çok olur — kavak ağacının yaprakları tepeden dökülmeye başlar, aşağıdakiler daha sonra dökülürse o yıl kış çetin olur anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • az söyle, çok dinle — kişinin gereksiz konuşmaktansa az konuşması ve konuşulanları dinlemesi daha iyidir anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • adam olana çok bile — layık olmadığı, hak etmediği hâlde kişinin beklentisi daha fazla olduğu durumlarda kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • EŞMEL — Daha şâmil. Çok şeyleri içine alan. Daha çok kaplamı …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • AHMED — Daha çok hamdeden. * Çok övülmeğe ve medhedilmeğe lâyık. * Çok sevilen. Beğenilmiş. * Hz. Peygamber in (A.S.M.) bir ismi …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • EGARR — Çok parlak ve kıymetli. Beyaz şey. * İşi güzel ve hatırlı olan kimse, aziz ve şerefli. (Müennesi daha çok müsta meldir: Şeriat ı Garrâ gibi …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • EŞBEH — Daha çok benzeyen. Pek benzeyen …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»